Y2K Problemi: Milenyumda Kıyamet Kopmadı Ama Kalp Krizi Atlattık!
2000 Yılı Problemi: Bilgisayarlar Çökerken İnsanlar Neden Panikledi?
Şimdi düşünün: Takvim 1999’u gösteriyor. İnternet yavaş ama heyecanlı, CD’ler dönüyor, Walkman’ler cepte, Matrix daha yeni vizyona girmiş. Ama bir yandan da herkesin içinde garip bir tedirginlik var. Çünkü yıl 2000’e geçince her şeyin bozulacağına inanılıyor. Bilgisayarlar çıldıracak, uçaklar düşecek, banka hesapları sıfırlanacak… Yani teknoloji resmen “sıfırlanacağız” diyor!
İşte bu yazının konusu, bir dönemin “yeni milenyum krizi” olarak bilinen ve hala birçok kişiye “ya gerçekten o gün ne olmuştu ya?” dedirten meşhur Y2K Problemi ya da bizim deyimimizle “2000 Yılı Sorunu”.
Sayılarla Sorun Olur mu Demeyin
Her şey aslında çok masum bir tercih yüzünden başlamıştı. 1960’lı, 70’li yıllarda bilgisayarlar çok pahalıydı, her veri parçası kıymetliydi. Programcılar da tasarruf etmek için yılları “1978” yerine sadece “78” olarak kodladılar. Koca yılın ilk iki hanesi olan “19” kısmını boş verip, depolama alanından kar ettiler.
Ama sorun şu: 1999 “99” olduğunda bir problem yoktu. Ancak saatler 1 Ocak 2000 sabah 00:00’ı gösterdiğinde sistemler “00” yılını 1900 sanabilirdi! Yani bilgisayarlar 21. yüzyıla değil, 20. yüzyılın başına dönme riski taşıyordu. Kısacası yazılım, zaman yolcusu olmaya kalkışabilirdi!
Dünya Çapında Toplu Panik
1999’un son aylarında bir nevi dijital kıyamet havası esti. Televizyonlar, gazeteler, hatta radyolar bile Y2K felaketinden bahsediyordu. “Kredi kartlarınız çalışmayabilir!”, “Uçakta olmayın, düşebilir!” veya “Mikrodalga fırınınız sizi sabah 1900’e götürebilir!” gibi haberlerle insanlar neye uğradığını şaşırdı.
Kimi evine jeneratör aldı, kimi konserve stoğu yaptı, kimi ise yılbaşı gecesi bilgisayar ekranına kilitlenip “Saat 00:00’da patlayacak mı?” diye bekledi. Adeta milenyum kutlamasından çok uzaylı istilası beklentisi vardı.
Türkiye’de Durum Daha da Komikti
Türkiye’de işler her zamanki gibi daha “yerli ve milli” bir panikle geçti. Belediyeler, valilikler “Hazır mıyız?” toplantıları yaptı, bazı bankalar personeli yılbaşı gecesi bilgisayar başında tuttu. (Zavallılar kutlama yerine DOS ekranına baktı.)
O dönem “Acaba elektrikler kesilir mi?”, “Asansörlerde kalınır mı?” gibi sorular ciddi ciddi tartışıldı. Hatta bazı aileler, gece 23:59’da asansöre binmeyi yasakladı. Tam bir mahallece teknolojik korku gecesi!
Ama Sonra Ne Oldu?
Hiçbir şey. Evet, kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey olmadı.
Saat gece yarısını geçti. Takvimler “2000” yazdı. Ve dünya dönmeye, bilgisayarlar çalışmaya, televizyonlar çay demlemeye devam etti. Uçaklar düşmedi, bankalar çökmemişti, ve kimsenin dijital tost makinesi isyan etmemişti. Gerçekten “Dağ fare doğurdu” anıydı.
Bu Kadar Korku Boşa mıydı?
Aslında hayır. Çünkü birçok yazılımcı, yıl boyunca sistem güncellemeleri ve testlerle uğraştı. Şirketler ciddi bütçeler harcadı, yazılımlar güncellendi. Yani asıl korku olmasaydı, belki de gerçekten bir şeyler patlayabilirdi. Bu yüzden Y2K krizi, aynı zamanda dijital tarihin ilk büyük önleyici zaferlerinden biri sayılır.
Ama bu durum, komik detayları gölgede bırakmıyor tabii. Mesela bazı şirketler, “Sistemi kontrol ettik, sorunsuz” yazılı kâğıtları çerçeveletip duvara astı. Kimi kurumlar, personeline teşekkür sertifikası verdi. “Y2K’yi başarıyla atlattınız!” — sanki dijital deprem yaşamış gibiydik.
Kültürel Etkisi de Oldu
Y2K, aynı zamanda popüler kültürde de yer buldu. O dönem dizilerde, filmlerde hatta çizgi filmlerde bile Y2K esprileri döndü. Simpsons’ta Bart’ın bilgisayarı 2000 yılına geçince roket fırlatıyordu, Matrix bile “gerçeklik” sorgusunu dijital sistemlere bağlamıştı. İnsanlar artık bilgisayarlara sadece “Office aç” demiyor, “Sen bana ne zaman isyan edeceksin?” diye soruyordu.
Bugün Y2K’ye Gülüp Geçiyoruz Ama…
Aslında bu olay bize bir ders verdi: Teknolojiye ne kadar bağlı olursak, o kadar hazırlıklı olmamız gerekiyor. Koca dünyayı bir “iki haneli yıl” neredeyse kitliyordu. Şimdi her şey bulutta ama unutmayalım, bulut dediğimiz şey de başka birinin bilgisayarı!
Sonuç: Kıyamet Kopmadı Ama Kahkaha Koptu
Y2K, belki de tarihin en sessiz ve sakin atlatılan “krizi” oldu. Bir sürü hazırlık, panik, stres… ve sonunda bir “puff” sesiyle gelen rahatlama. Ama bir nesil için bu olay unutulmaz bir dijital korku filmi gibiydi.
Eğer siz de o geceyi hatırlıyorsanız, siz teknoloji tarihinin canlı tanığısınız. Hatırlamıyorsanız, sorun değil — bu yazıyı okudunuz, şimdi siz de Y2K kulübüne hoş geldiniz.
Ve evet… mikrodalganız sizi 1900’e götürmedi. Ama yine de fişi prizden çekmek bazen iyi fikirdir. Ne olur ne olmaz!