Türkçe Renk isimleri nereden gelmiştir?
Türkçe’de kullandığımız renk isimlerinin kökeni oldukça ilginç ve çeşitli kaynaklardan beslenen bir hikaye barındırıyor. Günümüzde kullandığımız renk isimlerinin büyük bir bölümü öz Türkçe değil, çeşitli dillerden alınmış kelimelerdir. Sadece sarı ve yeşil gibi birkaç temel renk ismi tamamen öz Türkçe kökenli kalabilmiştir. Bu durum, Türkçenin tarih boyunca farklı kültürlerle etkileşim halinde olmasının ve bu kültürlerden kelime alışverişi yapmasının doğal bir sonucudur. Özellikle İslam medeniyetinin etkisiyle Arapça ve Farsçadan gelen renk isimleri, günümüz Türkçesinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Renk Kelimesinin Kökeni
“Renk” kelimesinin kendisi bile Türkçe kökenli değildir. Farsça “rang” (رنگ) sözcüğünden dilimize geçmiştir. Bu sözcük, Sanskritçe “rāga” (राग) “renk, özellikle kırmızı renk” sözcüğü ile eş kökenli olup, Hintavrupa Anadilinde “reg-” (boyamak) kökünden evrilmiştir.
Öz Türkçe Renk İsimleri
Orhun Yazıtları’nda geçen renk adları incelendiğinde, o dönemde kullanılan renk isimlerinin çoğunlukla Türkçe kökenli olduğu görülür. Bu dönemdeki temel renk adları: ak, boz, kara, kızıl, kök, sarıg, torug, ürüñ, yagız, yaşıl’dır. Günümüzde Türkçe kökenli renk isimlerinin sayısı oldukça sınırlıdır. Temel öz Türkçe renk isimleri şunlardır:
Ak (Beyaz): En eski Türkçe renk isimlerinden biri olan “ak”, tüm Türk lehçelerinde “beyaz” anlamına gelir. Aynı zamanda temizlik, masumiyet, ululuk ve adalet kavramlarıyla ilişkilendirilir.
Kara (Siyah): Türkçe kökenli olan “kara”, sadece renk değil, aynı zamanda karanlık, bilinmeyen, koyu anlamlarında kullanılır. Türk mitolojisinde önemli yeri olan bu renk, kuzey yönünü de sembolize eder.
Al/Kızıl (Kırmızı): “Al” ve “kızıl” kelimeleri Türkçe kökenlidir. “Al” renk adı kutsallık içerdiğinden Türkler “kırmızı bayrak” değil “al bayrak,” “kırmızı kan” değil “al kan” demiştir. Al renk, Türk mitolojisinde “Al Ruhu” veya “Al Ateş” adı verilen ateş tanrısıyla ilişkilidir.
Sarı: Orhun Yazıtları’nda “sarığ” olarak geçen bu kelime, altın madenini nitelemek için kullanılmıştır. Tamamen Türkçe kökenli olan bu renk ismi, “sarı boya” anlamındaki “sarığ”dan gelmiştir.
Yeşil: Öz Türkçe “taze” anlamına gelen “yaş” kelimesinden türeyen “yaşıl” kelimesinin günümüzdeki biçimidir. Bitkilerin canlılığını anlatan bu kelime, evrilerek günümüzdeki “yeşil” sözcüğüne dönüşmüştür.
Gök/Çakır (Mavi): Eski Türkçede mavi için “gök”, “kök” ve “çakır” kelimeleri kullanılırdı. “Gök” kelimesi, gökyüzü ve Gök Tanrı inancıyla yakından ilişkilidir. Göktürkler’in adındaki “gök” de bu anlamda kullanılmıştır.
Arapça Kökenli Renk İsimleri
Türkçeye en çok kelime veren dil olan Arapça’dan gelen renk isimleri:
Beyaz: Arapça “abyadh” (بياض) kelimesinden türemiştir. Bu kelime Türkçeye geçerken “abyadh > abyaz > beyaz” şeklinde ses değişimi geçirmiştir.
Mavi: Arapça “su” anlamına gelen “mâ”dan “mâî” (suya ait, sudan gelen) kelimesinden türemiştir.
Kırmızı: Arapça “kırmız” adı verilen bir böcek türünden türediği düşünülmektedir. Günümüzde koşnil olarak bilinen bu böcek, kırmızı renkte boya verir.
Kahverengi: Bilinen kahve içeceğinden türemiş olup, Farsça “gahvai reng”ten dilimize girmiştir.
Eflatun: Bu renk adı, Roma/Bizans dünyasında soyluluk ve otorite simgesi olduğu için Arapçada filozof Eflatun’a atfedilmiş, oradan Türkçeye girmiştir.
Farsça Kökenli Renk İsimleri
Siyah: Farsça “kara” anlamındaki “siyâ”dan gelmiştir. Büyük sesli uyumuna uymadığından yabancı kökenli olduğu anlaşılır.
Pembe: Farsçada “pamuk” ve “pamuk çiçeği” anlamına gelen “penbe” kelimesinden türemiştir.
Turuncu: Farsça kökenli olan bu renk ismi, turunç meyvesinin renginden alınmıştır.
Lacivert: Farsçada koyu mavi renkli bir taş için kullanılan “lâciverd” kelimesinden geçmiştir. Bu kelime Sanskritçe “lajavarta” sözcüğünden türemiştir.
Mor: Farsça “demir pası” anlamındaki “mûr” kelimesinden geldiği düşünülse de, Ermenice “böğürtlen veya karadut” anlamına gelen “morm” kelimesinden türediği de ileri sürülmektedir.
Diğer Diller
Gri: Fransızca “açık kül rengi” anlamındaki “gris”ten Türkçeye girmiştir.
Bej: Fransızca “beige” kelimesinden gelmiş olup, koyun yününün rengini anlatmak için kullanılır.
Bordo: Fransa’nın Bordeaux şehrinde üretilen şarabın renginden türemiştir.
Türkçe Renk İsimlerinin Kökenleri Neden Farklı Dillerden Alınmış?
Türkçe renk isimlerinin büyük çoğunluğunun farklı dillerden alınmış olmasının arkasında karmaşık tarihsel, coğrafyani, kültürel ve sosyolojik nedenler bulunmaktadır. Bu durum, Türkçenin evrimi ve gelişimi sürecinde yaşanan derin değişikliklerin doğal bir sonucudur.
Coğrafik ve Tarihsel Nedenler
Türklerin tarih boyunca yaşadığı büyük göç hareketleri, renk isimlerinin yabancı dillerden alınmasının temel sebeplerinden biridir. Türkler, Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’ya kadar uzanan geniş coğrafyada yayılmış ve bu süreçte sayısız farklı kültür ve medeniyet ile karşılaşmışlardır.
Türklerin Asya bozkırlarından batıya doğru yaptığı göçler sırasında, göç yolları üzerinde karşılaştıkları farklı toplumlarla yoğun kültürel etkileşim yaşanmıştır. Bu etkileşim sürecinde, sadece ticari mal alışverişi değil, aynı zamanda kelime, kavram ve kültürel değerlerin de karşılıklı transferi gerçekleşmiştir. Özellikle İpek Yolu, Baharat Yolu gibi ticaret güzergahları üzerinde yer alan Türkler, çok çeşitli kültürlerle temas halinde kalmışlardır.
Dinî İnançların Değişimi ve Dil Üzerindeki Etkisi
Türklerin tarih boyunca farklı dinî inançları benimsemesi, dil üzerinde köklü değişikliklere neden olmuştur. İlk olarak Uygur döneminde Budizm, Maniheizm gibi inançların kabul edilmesiyle Çince, Sanskritçe, Toharca ve Soğdcadan önemli miktarda kelime alınmıştır.
Özellikle Türklerin İslamiyet’i kabul etmesi, dil üzerinde en büyük etkiyi yaratmıştır. Arap dilinin İslam medeniyetinin kurucu ve taşıyıcı durumda olduğuna inanılmasından dolayı Türk dili üzerinde asırlık baskın etkisi söz konusudur. Bu süreçte, medeni yaşam tarzına ait birçok Arapça kavram veya kelimenin Türkçe karşılıklarının etkileşim öncesinde var olduğu bilinmektedir, ancak bu kelime ve kavramlar zamanla ya unutulmuş ya da Türkçenin ağızlarında kalarak standart dile geçememiştir.
Kültürel Prestij ve Medeniyet Etkileşimi
Dil ilişkilerinde güçlü medeniyetlerin zayıf olanlar üzerinde etkisi vardır. Türkler, İslam medeniyetine dahil olduklarında, Arapça ve Farsça çok güçlü devlet, edebiyat ve bilim dilleri idi. Bu durum, dil emperyalizmi kavramıyla da açıklanabilir – baskın bir dilin diğer dillere kıyasla toplumlar üzerinde hakim olması.
Kültürlerarası etkileşimde dil kavramının yapısal misyon yüklenen ve ussal etken olduğu kabul edilmektedir. Farklı kültürler çatışırken yakın kültürler daha büyük etkileşim alanına girebilirler, bu etkileşim alanı içerisinde görünen veya görünmeyen bir mücadele bulunmaktadır.
Osmanlı Döneminde Dil Politikaları
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle yükseliş ve genişleme sürecinde, Türkçe üzerinde yabancı dil etkisi artmıştır. Osmanlı döneminde Türkçenin geçirdiği aşamalar incelendiğinde:
- 1299-1453 arası: Türkçenin yabancı dil etkisine karşı direnişi
- 1453-1517 arası: Türkçe üzerinde yabancı dil etkisinin artması
- 1517-1718 arası: Türkçede Arapça ve Farsça etkisinin üstünlüğü
- 1718-1839 arası: Türkçenin önem kazanmaya başlaması
- 1839-1918 arası: Türkçenin bağımsızlığı için çalışmalar
Bu süreçte, Arapça ve Farsça dönemin yazıcıları tarafından daha çok tercih edilmiş, dil halkın anlayabileceği dilden uzaklaşmıştır. Osmanlı Türkçesinin yazışmalarda kullanılmaya başlanması yazılı eserlerde Arapça ve Farsça hakimiyetini azalttı ve Türkçe bilim dili oldu.
Sosyal ve Kültürel Dinamikler
Türklerin ziyıf oldukları alanlarda yerli halkların bilgilerini devşirdikleri, özümsedikleri görülmektedir. Tarım, denizcilik, balıkçılık, müzik ve günlük hayatın diğer alanlarında bu alışverişin verimli sonuçları ortaya çıkmıştır.
Türkçe, bilinen dil tarihi boyunca farklı toplumlarla temas halinde kalmış ve bu etkileşimde daha çok etkileyen değil etkilenen olmuştur. Her Türk grubu, kendi muhitindeki dillerden kelime almış, bu da renk isimlerinin çeşitli kaynaklardan gelmesine yol açmıştır.
Modern Dönemdeki Gelişmeler
19. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Fransızcadan alıntı dönemi yaşanmış, Almanca ve İtalyancadan da Türkçeye kelime girmiştir. 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren ise bütün dünyada olduğu gibi Türkçede de İngilizce unsurlar görülmektedir.
Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen Dil Devrimi ile Türkçe yazı dilinin Arapça, Farsça ve Fransızca gibi dillerden alınan alıntı sözcük ve kurallardan arındırılması amaçlanmıştır. Ancak bu süreç, renk isimlerinin çoğunluğunun halen yabancı kökenli kalmasını engelleyememiştir.
Sonuç
Türkçe renk isimlerinin farklı dillerden alınmış olması, Türkçenin binlerce yıllık tarihsel gelişimi sürecinde yaşanan doğal bir dil etkileşiminin sonucudur. Türklerin Avrasya coğrafyasında yaşadığı göçler, farklı dinî inançları benimsemesi, güçlü medeniyetlerle etkileşimi, ticaret yolları üzerinde bulunması ve kültürel prestij faktörleri bu durumun temel nedenlerini oluşturmaktadır. Bu süreç, Türkçenin farklı kültürlerle etkileşim halinde olmasının ve bu kültürlerden beslenmenin doğal bir sonucudur.