Müzik

TSU! Projesi: James Hakan Dedeoğlu’nun Sessizlikten Doğan Müziği

Minimalizmin içinden geçen bir melodi, Kadıköy’ün ara sokaklarında yankılanan bir gitar ve kulağınıza fısıldayan bir yalnızlık hissi… İşte karşınızda TSU!

Her müzik türünün bir mevsimi vardır derler. Pop, yazın güneşinde cıvıl cıvıl; rock, sonbaharda saçlara rüzgar katarken güzel gider. Ama bazı sesler vardır ki, mevsimi, saati, hatta ruh halini bile kendisi seçer. James Hakan Dedeoğlu’nun solo projesi “TSU!” tam olarak böyle bir iş. Sessizliğin içinden fısıldayan, gürültü yapmadan sizi sarsan bir müzik yolculuğu.

Eğer TSU!’yu henüz dinlemediyseniz, baştan söyleyelim: burası dans pisti değil. TSU!’nun melodileriyle hoplayıp zıplamak yerine, evinize dönerken boş otobüste camdan dışarı bakıp “Hayat nedir?” diye düşünmeniz olası. Bu müzik; içe dönük, ama asla iç karartıcı değil. Hani bazen bir fincan filtre kahveye bakarken fazla anlam yüklersiniz ya… işte o anın sesi bu.

Peki Kimdir Bu James Hakan Dedeoğlu?

Kulağa biraz İngilizce sınav sorusu gibi gelebilir ama James Hakan Dedeoğlu, Türkiye’nin sessiz ama derin müzik sahnesinde parlayan bir yıldız. Gitarist, besteci, ses sihirbazı… Klasik “şarkıcı söz yazarı” kalıbına sığmayan bir adam. 2000’li yılların başından beri müzikle içli dışlı, ama asla “mainstream” takılmamış. TSU! ise onun sessizlikle yaptığı bir anlaşmanın sonucu gibi.

Adını Japonca’daki “dalga” anlamına gelen “tsu”dan mı alıyor bilinmez ama müziği gerçekten okyanus gibi — bazen durgun, bazen dalgalı, ama hep derin.

Ne Tarz Bir Müziği Var?

“Ambient”, “minimal”, “deneysel”, hatta “post-rock” gibi etiketler dolaşıyor TSU!’nun etrafında. Ama müzik denen şeyin türlerle açıklanamayacağına inananlar için en doğru tanım şu olabilir: TSU! dinlenmez, hissedilir.

Bir şarkı başlar, hafifçe bir gitar sesi girer, ardından belki rüzgar sesi gibi bir synth uzanır, sonra da sizi alıp bilinmeyen ama tanıdık bir yerlere götürür. Sanki bir rüyadasınız ama alarm çalmıyor.


Film Gibi Dinlenir

TSU!’nun müziği, sanki bir filmin eksik kalan sahnesine yazılmış gibi. Gerçekten de birçok kısa filmde, sergide veya çağdaş dans performansında arka fonda TSU! çaldığını duyabilirsiniz. Çünkü bu müzik, başka sanat dallarının da konuşma dili gibi.

Mesela bir sabah uyanıp dünyanın garip bir versiyonunda yaşadığınızı düşünüyorsanız — telefonlar yerine posta güvercinleriyle haberleşilen, herkesin slow-motion yürüdüğü bir evrende — işte o fon müziği büyük ihtimalle TSU!’dur.

Kalabalıklar İçin Değil, Kendin İçin

TSU!’nun en güzel yanı da belki bu: kimseye kendini beğendirmeye çalışmıyor. “Listelere gireyim, viral olayım” derdi yok. Onun yerine “Sen nasılsın? Biraz oturup susalım mı?” gibi sakin bir teklif sunuyor.

Bu yüzden TSU! dinlemek, biraz yalnız kalmayı, biraz yavaşlamayı kabul etmek gibi. Şehir gürültüsünden kaçarken kulaklıklarınızı takıp bir anda içsel bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Türkiye’de Böyle Müzik Olur mu Diyenlere

Olur hem de en güzelinden olur! TSU!, Türkiye’den çıkmış ama dünyaya seslenen bir proje. Global sound anlayışıyla, ama Anadolu’nun yalnızlığını içinde taşıyan bir iş. Biraz Sait Faik’in adaya bakarken yazdığı satırlar gibi; çok şey anlatıyor ama bağıra çağıra değil, usulca.

Ayrıca, Spotify’da yerini almış, Bandcamp’te de keşfedilmeyi bekliyor. Yani ulaşması da kolay. Ama tavsiyemiz şu: gece dinleyin. Yalnızken dinleyin. Belki bir çay demleyin, belki dışarıda yağmur yağıyor olsun. Çünkü TSU!, “an”ın müziği.

Yeni Tekli: Moschofilero ile Bir Kadeh Sessizlik

TSU!’nun en yeni işi olan “Moschofilero”, hem kulağa hem ruha yeni bir pencere açıyor. Şarkı, şu sıralar yapım aşamasında olan yeni albümün de ilk habercisi. Adını şaraplık bir Yunan üzümünden alıyor. Hafif çiçeksi, aromatik bir şey hayal edin… ama bu kez damakta değil, kulakta yankılanıyor.

“Moschofilero”, antik dünyaya ait çağrışımlarla yazılmış. İnsanların geçmişten bugüne taşıdığı o “bir araya gelme” dürtüsünü, özlemi, hafif bir hüznü ve içsel bir durgunluğu notalara döküyor. TSU! dinlemeye aşina olanlar bilir: bu şarkı da yine dinginlik seviyesini artırıyor. Akorlar sizi sarıyor, gitar melodileri bir anda ayaklarınıza dokunan deniz gibi çarpıyor. Öyle bir atmosfer ki, birden bire Kadıköy sokaklarında değil, Ege kıyılarında olduğunuzu sanıyorsunuz.

moschofilero tsu

Teknik Kadro, Estetik Ruh

“Moschofilero”nun kayıtları, İstanbul Kadıköy’deki Vibes Studio’da yapıldı. TSU!’nun müziğinde duyduğunuz o kusursuz netlik ve doku, Ozan Bankoğlu’nun prodüksiyon süreciyle birleşmiş. Miks ve mastering işlemlerindeyse Görkem Karabudak’ın ustalığı var. Şarkının kapak fotoğrafı ise TSU! kataloğunun vazgeçilmez görsel diliyle Aylin Güngör imzası taşıyor. Her şey ince ince işlenmiş; sanki bir el işçiliği gibi.

Spotify’da TSU! Aç, Ruhunu Düzle

TSU!’nun dinleme deneyimi, fonda çalacak bir şey değil; bilakis tam merkezde olmalı. Spotify, Bandcamp gibi platformlarda ulaşabileceğiniz şarkılar, size bir şeyler yaparken eşlik etmek için değil — bir şey yapmamayı da anlamlı hâle getirmek için var.

Kulağınıza TSU!’yu taktığınızda işler yavaşlıyor. Sanki evdeki duvar saatinin tik takları bile eşlik etmeye başlıyor. Bu müzikle zamanın üzerine oturup biraz duruyorsunuz.

Sonuç: Sessizlikten Müzik Doğar

James Hakan Dedeoğlu’nun TSU! projesi, yüksek sesle değil ama yüksek derinlikle konuşuyor. Günümüzde her şey bağırırken, onun fısıltısı daha da kıymetli. Kulaklarınız yorulduysa, ruhunuz şehir trafiğinde boğulduysa, işte size iyi gelecek bir müzik tavsiyesi: TSU!

Unutmayın, bazen en güçlü melodiler, hiç bağırmadan anlatır her şeyi.

Mina Soylu

Merhaba! Ben Mina Soylu. Günlük hayatın içinde gizlenmiş şaşırtıcı bilgileri, kültürel detayları, tarihi ilginçlikleri ve “bunu kim bilebilirdi ki?” dedirten gerçekleri sizlerle paylaşmak için bu blogu açtım. Amacım kuru ve sıkıcı bilgi sunmak değil — aksine, bilgiye biraz kahve tadı, biraz da samimiyet katmak. Kimi zaman bir çatalın tarihinden, kimi zaman Ay'a gönderilen ilk mektuba; bazen antik bir şehirden, bazen hiç düşünmediğiniz bir günlük alışkanlığa uzanıyoruz. Eğer siz de “her gün bir şey öğrenmeden yatmam” diyenlerdenseniz, bu blogda kesinlikle kendinize ait bir köşe bulacaksınız. Takipte kalın, birlikte şaşıralım. ☕📚