Çikolata Mı, Aşk Mı? Kadınların Kalbine Giden Yol Neden Kakao Dolu?
Hadi dürüst olalım: Dünya düzeni üç temel kurala dayanır — çekim yasası, trafik ışıkları ve kadınların çikolatayı çok sevmesi! Eğer tatlı krizinin ortasında bir kadın görüyorsanız ve elinde çikolatası yoksa, biliniz ki dünya biraz daha kaosa sürüklenmiştir. Peki ama neden? Neden kadınlar çikolatayı bu kadar çok sever? Bu sorunun cevabı için bilim, duygu ve biraz da kahkaha dolu bir yolculuğa çıkıyoruz!
Önce hissiyatla başlayalım. Çikolata kadınlar için sadece bir tatlı değildir; bir terapi, bir sığınak, bazen de bir kişisel gelişim koçudur. Yalnız bir film gecesi? Çikolata var. Ayrılık sonrası gözyaşları? Yanında bitter çikolata olur. Sabaha yetişmesi gereken tez mi var? En iyi yardımcı: sütlü çikolata. Adeta her duyguyu kodlayan bir tatlı haritası gibi.

Tabii bu aşkın tek taraflı olmadığını da belirtelim. Çikolata da kadınları seviyor! İçeriğinde bolca bulunan flavonoidler sadece kalbe değil, ruhlara da iyi geliyor. Üstelik çikolatanın beyni serotonin ve dopamin gibi mutlu hormonlarla yıkadığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Yani çikolata bir anlamda “gel seni mutlu edeyim” diyecek seviyede samimi davranıyor.
Bazı bilimsel kaynaklar, kadınların hormonal döngüleriyle birlikte çikolataya olan düşkünlüklerinin arttığını söylüyor. Özellikle regl öncesi ve sonrası dönemlerde çikolataya atılan bakışlar, birçok aşk hikayesini kıskandıracak türden. Vücut magnezyum ister, kadın çikolatayı çağırır. Bu ilişki, mantıktan çok duygularla yürür.
Ama sadece bilim değil, kültürel kodlarımız da işin içinde. Mesela hediye dendi mi akla ilk gelenlerden biri çikolatadır. Sevgililer Günü’nün süslü kutularında neden her zaman çikolata olur sanıyorsunuz? Çünkü aşk bile bazen çikolatanın verdiği güveni veremiyor. Bir çikolata kutusu, “seni düşünüyorum ve senin tatlı krizlerini önemsiyorum” demenin şirin hali!

Şimdi biraz da abartalım: Eğer bir gün evrende bir çikolata gezegeni bulunursa, oraya ilk seyahat edecek olan ekip kesinlikle kadınlardan oluşur. Üstelik bu gezi için vizeye bile gerek kalmaz; sadece “gofret hakkı” yeterli olur. Çikolata çekirdeğinden enerji çıkarılsa, dünya kadın enerjisiyle aydınlanırdı.
Günlük hayatın karmaşası, iş stresi, annelik, arkadaş problemleri ya da saçların bir türlü şekil almaması… Bunların hepsinin geçici çözümü çikolatadır. Ruh sağlığına dair yazılmamış kurallar arasında “1 kare çikolata = 10 dakika omurga gevşemesi” gibi öneriler dolaşır.
Bir de çikolata çeşitlerine göre değişen his tablosu var:
- Bitter çikolata = Kendini güçlü kadın ilan etme anı
- Sütlü çikolata = Duygulara sarılıp Netflix açma modunun başlangıcı
- Fındıklı çikolata = İçindeki “tatlı ama asi” kadını ortaya çıkarma zamanı
- Beyaz çikolata = “Bugün hayatı pembe gözlükle göreceğim” kararı
Elbette hepsi espri, ama her espiride bir gerçeklik payı yok mu? Kadınlar çikolatayı gerçekten seviyor çünkü çikolata onları olduğundan daha kötü hissettirmeyen nadir şeylerden biri. Kalori hesabı yaparken bile “ama mutlu oldum ya!” bahanesiyle affediliyor.
Sonuç olarak, kadınların çikolatayla olan ilişkisi aşk gibi — tatlı, karmaşık ve vazgeçilmez. Belki çikolata asla mesajlara geç cevap vermez, kıskanmaz, sürpriz yapmayı unuttuğunda gönül alır. En önemlisi, her zaman oradadır. Ve bazen, sadece bir kare bile moral düzeltmeye yeter. Çünkü çikolata, kadınlar için sadece bir yiyecek değil; bir his, bir kucaklaşma, hatta bir iç ses gibidir.
Tatlı son: Bu yazıyı okurken en az bir kadın gidip çikolata almış olabilir 🙂